üstnot: bir üstteki entirinin devamıdır.
neler varsa içinde gezelim bu yapıyı,
yönelip geçiyoruz açık duran kapıyı.
sağda-solda diz çöküp konuğa saygı sunan
iki erkek karşılar elinde çevre tutan.
başı börklü çift katun temizliği aklığı,
anlatır gelenlere geçmişte ki
saklığı.
elde kılıç iki
sü, ayakta bekler durur,
kabararak yürekler pek hızlanır tok vurur.
elinde
gözgü tutan ayaktaki erkekler,
bizi bize gösterir saygı sunar ve bekler.
geçerken iki yanda karşılıklı durmuşlar,
seslenseler sanırsın
köse tokmak vurmuşlar
başları hep börklüdür uzun etek çizmeli
tokalı enli
kurla bellerinden büzmeli
sanki yayca ay inmiş uçları yere batmış,
bıyık olup ağzını çevreleyip kuşatmış.
dört karış yüksekteki tamları ak sıvalı,
yapı içinde yapı, girip ona bakmalı.
her bir tamı onsekiz adımlık bu yapının,
içine girmek için yönelinen kapının,
açıldığın görüp de az bir ışık içinde,
gözler alışadursun, düşünceler içinde,
göktürkler'in çağında gel de az yaşayalım.
neler görüp geçirmiş geçmişe danışalım.
bedizlenmiş tamları aktarıyor geçmişi,
gelen konuk esriktir, esrir kömen içmişi.
gönüller dolup taşar, kutsal duygu deprenir.
öyle irkilmektir ki, kuru kemik deprenir.
ışıklar karanlıkla dönüşünce loşluğa,
ürpertici sessizlik çeker dipsiz boşluğa.
eğer bir türk seslense duyanlar hemen susar,
it değil erkek aslan olsa bile kan kusar*
tanrı korursa bulur kurtuluşu elinden,
uçsa bile savrulur türk okunun yelinden.
doğru ise bu türkler nasıl tutsak edilmiş?
çelikten kılıçları böyle derin
kedilmiş.
sürdürelim gezelim, atadan dinleyelim
tünde uyurken değil, gündüz berinleyelim.
(bkz: berinlemek)
iç yapıyı gezerken bakarak bedizlere,
şöyle gittik geçmişe yüklenip bu dizlere.
o çetin savaşları bedizler anlatıyor.
bak atılan
uran boşluğu çınlatıyor.
duyar gibi oluruz şakırtı, kişnelemeler,
bakarak yürüyoruz, tamdaki işlemeler,
iç tamın uzunluğu geliyor ondört adım,
her tamı bir ölçüde çevresi altmış adım.
oniki gürgen direk omuzlamış çatıyı,
buradadır çığnayan doğuyu ve batıyı
(bkz: çığnamak)
oluklu kiremitle kaplamışlar üstünü.
çift çatı arasından ışık sızar güz günü.
ak sıvalı bu yapı kül tigin'in ocağı.
konukları karşılar açık durur kucağı.
doğudan üç basamak eşiklerden girilir.
batı da üç basamak eşiklerden, inilir.
girilen son eşiğin her iki yanındaki,
iki arslan kükremiş taş değil diri sanki.
yapının ortasında altı adım boyunda,
durur taştan yükselti hemen onun sonunda
yükselti ortasında büyükçe üç çukur,
arkasında kül tigin evdeşiyle bulunur.
oturmuşlar yan yana, yeri döğsün dizimiz,
bağır basıp duralım karşısında ikimiz.
başında uzun kalpak, kartallı bezemeli,
türk olan o yapıya varmalı özlemeli,
yönleri doğudur kül tigin ile eşi,
yan yana oturmuşlar konuğu ve güneşi,
karşılar konuklara derler: "sözlerimizi
tutun ha, iyi bakın açıp gözlerinizi
göz atın şu çevreye, görüp de unutmayın!
biz bunları yaşadık, siz gönül avutmayın!
alpa alplık yaraşır, alp alp ile yarışır,
alp alplığın bilmezse parsla sıçan karışır.
şu sarışın çinli'nin yumuşak ipeğinde,
kargımız işlemedi, onun ılık beyninde.
boyunduruk yetmiyor, o sokma boyunları,
sinsi, kinci, tuzakçı, incedir oyunları!
kıyatkanı böğürtüp yere yıkan kargımız
delmedi ipeğini sançtık ise kangımız(hangimiz).
boynuzdan yaptığımız çekilen yayımızda,
(bkz: boynuzdan yay)
boşlukta ıslık çalan oklar saldığımızda...
çeri kalkanlarını delip geçerdi, ancak!
delemedi çinli'nin ipeğini yalıncak.
altay'da, koko dağ'da açtık demir ocağı,
(bkz: koko dağı)
demiri döğdük, yaptık kılıç ile bıçağı.
çifte suyu vererek eğri kılıçlar döğüp,
bu havalı çelikle tunç tolgayı da bölüp,
içindeki kafayla iki ayırıp böldük.
ince yumuşak ipek kesilmedi biz gördük
soğuk sert çeliğimiz ılık yumuşak beyni,
bir de ince, yumuşak, kesmedi ipeğini.
ipeğe bürüneni ısırgan otu dalar,
süngü, ok, kılıcımız ısırgan otu kadar,
dalamadı çinli'yi nedenini düşünün;
bin yıl önce böyleydi şimdi, yarının dünün,
çağlar akar değişmez tanrı'nın buyrukları,
şaşmaz hep öyle işler tanrı buyurdukları.
dişi çinli girince, türk otağı içine!
türk'ün kutlu güçleri taşınır bolca çin'e!
kağanlar bunu yapıp töremizi bozdular,
töre bozulsa düşün,
yelme salan ordular,
unutur, kargı sançmaz, hiç anmaz ulu dilek,
sü olur ok uçurmaz, bulmaz
tutamak bilek.
törene sıkı sarıl, oğul kökünden kopma!
soyundan başkasına kanma ve hiç unutma!
elin, dilin, belini kaptırma ki tuzağa,
buyruk salsan duyulur yakına hem uzağa
töremize yapışıp dalmak varken öğünce!
töre atıp diz döğmek, dalmak neden ökünce?"
(bkz: ökünç)
*: bu söz mevlana'ya aittir. aslı şöyledir: "eğer bir türk seslenirse, allah korusun, köpek değil erkek aslan bile kan kusar"
dipnot l: şiir anlaşıldığı gibi kül tigin anıtını anlatmaktadır ve devamı vardır. fakat üşendiğim için devam etmeyeceğim. devamını ya bu entiriye editleyerek eklerim, ya bu başlığa başka bir entiri olarak girerim, ya da
(bkz: türkçü şiirler) başlığında devam ederim. başka bir entiri girerek devam edersem entirino'sunu bunun altına editlerim. saygılarımla.
dipnot ll: gizli bkz içindeki kelimelerin anlamları ilgili başlıklarda yazmaktadır.
dipnot lll: kaynak rıdvanoğlu ahmet eğilmez - orkun yazıtları kül tigin yazıtı manzum